AMA BEN ŞİRKETİMİ SEVmiYORUM !
Mevzumuz : Çalışan bağlılığı.
Faillerimiz : Şirketine bağlı gibi görünüp gerçekte bağlı olmayanlar ve bağlı gibi görünmemelerine rağmen gerçekte bağlı olanlar.
Kafamızı karıştıranlar(!) : Her sektöre olduğu gibi insan kaynakları sektörüne de musallat olan moda analizler ve gösterişli sloganlar (bkz. google arama motoru, çalışan bağlılığı ile ilgili metinlerin çoğu).
Yöntemimiz : Seviyorum diyene değil, sevgisini gösterme biçimine bakmak.
Amacımız : İnsan kaynaklarındaki sorunlara verimli, kalıcı ve taraflarca kabul edilebilir gerçek çözümler geliştirmek.
Takip edenler bilir, geçen yazımızda “ama ben şirketimi seviyorum !” diyerek “çalışan bağlılığı” konusunda (yanıltıcı bir şekilde) olumlu portreler çizenleri tanıtmıştık sizlere. Bu yazımızda da uzun yıllardan beri iş hayatında kendileriyle sık sık karşılaştığımız “ama ben şirketimi sevmiyorum !” diyenleri tanıtacağız.
Uzaktan sevenler : Vakti zamanında gerek yöneticisiyle, gerekse şirketle yaşadıkları sorunlar nedeniyle, zorunlu olarak şirketlerinden ayrılmış olmalarına rağmen eski şirketlerine olan aşkları devam eder. Çünkü aslında hiçbir zaman ayrılmak istememişlerdir. Bu aşkı çoğunlukla kendilerine bile itiraf edemezler ancak eski şirketteki yeni yöneticiden gelecek olan “bizimle tekrar çalışır mısın?” davetini yıllarca bıkmadan usanmadan beklerler. Çalışan bağlılığı istatistiklerinde görünmezler.
Akılları sonradan başlarına gelenler: Şirketten ayrılıp başka bir şirkette daha kötü koşullarda çalışmaya başladıktan belli bir süre sonra, bir başka deyişle attan inip eşeğe bindiklerini farkettikleri andan itibaren geriye dönmenin hayallerini kurarlar. Çünkü dışarıdaki hayat bekledikleri gibi çıkmamıştır. Ve ilginçtir ki bu sürecin sonunda eski şirketlerine geri dönenlerin çoğunun şirkete bağlılıkları, samimi ve ciddi bir şekilde artacaktır. Ancak yeniden işe girmedikleri sürece çalışan bağlılığı istatistiklerinde görünmezler.
Hem severim, hem kızarım diyenler : Şirkette yanlış gittiğini düşündükleri konuların düzeltilmesi için ısrarla muhalefet ederler. Israrlı muhalefet ilk bakışta onları itici bir konuma düşürse bile, dikkatli bir gözlem sonucu eleştirilerin gerçek olduğu ancak şirket ya da yönetici duvarına tosladığı görülür. Bu çalışanlar, yöneticilerinin gözünde, şirketine bağlı olmayan ve sürekli sorun çıkaran çalışanlardır.
Sessiz küsenler : İş ile ilgili verimlilik artırıcı, tasarruf edici vb. öneriler getirmelerine rağmen, herkesin ortasında üstlerinden “sen kendi işine bak, şimdi başımıza yeni işler çıkarma !” fırçasını yedikleri o malum günden bu yana, bir daha seslerini duyan olmamıştır. Çok küçük bir yönetici ilgi ve alakasıyla bile, hızla sisteme kazandırılabilecek iken, çalışan bağlılığı istatistiklerinde olumsuz görünürler.
Kafası karışıklar : Kötü bir şirkette iyi bir yönetici ya da iyi bir şirkette kötü bir yönetici ile çalıştıkları için kimi, neyi, ne zaman ve nasıl değerlendirecekleri konusunda ciddi kararsızlıklar yaşayan oldukça büyük bir gruptur. İyi yönetici – kötü şirket ikilemi sahte bir çalışan memnuniyeti yaratırken, kötü yönetici – iyi şirket ikilemi yine sahte bir çalışan memnuniyetsizliği yaratabilir. Sürekli değişken geri bildirimler verebilen bu grubun çalışan bağlılığı istatistikleri, yoğun etkileşimler altındadır.
Sözü bağlayalım. Şimdi yine takdir edersiniz ki bu profillerin hepsi ve daha fazlası, “çalışan bağlılığı” konusunda (yanıltıcı bir şekilde) olumsuz portreler çizebilirler. Gerçek durumu farkındaysanız eğer, onların şirketleriyle olan görünmeyen bağlarını, görünür kılmak için için neler yapmanız gerektiğiniz düşünürsünüz. Tabi bunun için öncelikle onları anketlerin dışında, performans tutanaklarının dışında, istatistiklerin dışında, dışarıda bir yerlerde aramanız ve bulmanız gerekir.
Memet Özkan
memeto@hotmail.com