BARTER SİSTEMLERİ
Globalleşme sürecinde Barter Sistemlerinin ekonomiye önerdiği çözümler.
Dünya ‘da özellikle gelişmiş ülkelerde, çeşitli şekillerde 40 yıldır kullanılan barter sistemleri, ülkemizde fiili olarak 1992′den beri faaliyet göstermektedir.
Ülkemize girişinin diğer finansman kurumlarına göre göreceli olarak yeni olması, gelişim sürecini krizlerle iç içe yaşaması, gelişimini sancılı bir platforma çekmiştir. Fakat krizlere göre yorumlanmış esnek yapısı, bizden önce uygulayan ekonomilere oranla çok daha fazla çözüm tekniğini ve bilgi birikimini de getirmiştir. Şu anda bilgi ve deneyim olarak örnek aldıklarımızdan çok daha güçlü ve etkin yöntemlerle çalışılmaktadır.
Barter sistemleri; KOBİ ölçekli firmaların bir araya gelerek, kendi aralarında ürün alım ve satımının çok taraflı olarak düzenlendiği ticari organizasyonlardır.
Barter sistemlerinin gelişim için reklama ihtiyaç duymaması, sektör ile ilgili özel mevzuatımızın bulunmayışı, KOBİ’lere sağladığı katkıların yabancı sermaye ve yabancı ortaklı (joint venture ‘lı) firmalar açısından, rekabet koşullarını zorlaştırması nedeniyle sistem ülkemizde pek sık gündeme getirilmemiştir.
Büyük şirket gruplarının finansman açısından, nakit paraya dayanan ve kontrol edebildikleri banka, sigorta, leasing gibi finans kurumlarını rahatça kurabilmeleri, bu sistemlerinin Türkiye’de gelişimini olumsuz etkileyen diğer bir etmen olmuştur.
Barter sistemlerinin özünün kavranamaması, sermaye sahipleri için para kazanmanın, diğerlerine oranla zor bir yolu oluşu da bu olumsuz durumu güçlendirmiştir.
Son olarak ta, ehil olmayan bilgisiz (sadece görerek öğrenen) ellerde kontrol edilen barter sistemlerinin amaçlarından sapması, yanlış sloganlarla tanıtılması ve sistemlerin oto kontrol yapılarının etkin olarak denetlenmemesi, bu sistemlerinin aktif olarak ülke ekonomisinde rol almasını geciktiren ciddi sorunlardandır.
Barter sistemleri piyasadaki nakit paraya dayalı finansman kurumlarının alternatifi değil, onların etkinliğini ve verimliliğini artıran tamamlayıcı kurumlardır.
Yine de akademik çevrelerin daha yeni yeni de olsa, barter sistemlerini incelemeye başlamış olması da bu görüşü güçlendiren bir durumdur.
Barter kelimesi İngilizce, takas kelimesinden gelmiş olmakla beraber, ülkemizdeki anlamı çok daha geniş ve derindir. Türkçe deki takas kelimesinde farklı bir anlam taşımaktadır.
Özünde, bir sermaye yapısının kendi aralarındaki işlemlerinde, kendi değişim aracına dayalı ekonomi sistemini oluşturmasıdır. Barter sistemlerinde kullanılan para birimi, bir banknot niteliğindedir. Ekonomideki değişimlerden olumsuz etkilenmemesi için, değeri sık değişmeyen bir başka ekonomik değere bağlandığı paralardır. Bu değerler genellikle; genel bir döviz cinsi ya da altın olabilmektedir.
Ancak barter sistemine etkinliğini veren, sisteme dahil olan firmaların bu özel banknot ‘u kullanmayı kabul etmesi ve kullanmasıdır. Banknot olarak kullanılan para biriminin değer aldığı ekonomik karşılık ise, sisteme üye olan firmaların; ekonomik bir değere çevirmek istediği ürünleri; atıl kapasiteleri ve stok ürünleridir.
Barter sistemlerine arz ve talep edilen ürün miktarı artıkça, sistemlerinin ekonomik gücü de artmaktadır. Sistemde dönen işlem hacmi, arz ve taleplerin miktarı ile sınırlıdır.
Barter şirketleri bu hacmi artırmak için, üye firmaların piyasa koşullarından farklı ve özel koşullarda güvenli ticaret yapmalarını sağlar. Bu şekilde gelirlerinin artmasını ve sürekliliğini amaçlarlar.
Barter sistemlerini oluşturan sermaye grupları:
Banka kuramayacak kadar fakir sermayelerin bankası olarak ta değerlendirebileceğimiz barter sistemlerini, kendi amaçlarına göre çeşitli sermaye grupları organize edebilmektedir: Yan sanayisini ve taşeronunu örgütleyip, üretim planlaması ve finansman kontrolü sağlamak isteyen sermaye grubu, holdingler olabileceği gibi, bir kaç KOBİ ölçekli firmanın öncülüğünü yaptığı ve bir bölgenin ya da sektörün kalkınması, dayanışması ve finansman sorunlarında risk dağıtılması, rekabet avantajı sağlanması gibi nedenlere dayanan örgütlenmeler olarak ta karşımıza çıkmaktadır.
Ülkemizde pek kullanılmamakla beraber; bir ideolojiye bağlı firma grupları arasında, bir bölgede üretim planlaması yapmak isteyen kamu veya özel tüzel kişilerce de oluşturulması mümkündür.
Zaten yerel yönetimlerin, bölgelerinin ekonomik hayatında daha fazla etkinlik sağlamaları ile Ticaret ve Sanayi odalarının, İl Özel İdarelerinin, Belediyelerin, İş Adamı Derneklerinin ya da Sektörel Derneklerin bu tür yapılardan faydalanmaları ya da bu bilgiye ulaşmıyorsa benzer yapıları kendilerinin gerçekleştirmeleri de kaçınılmazdır.
Çünkü barter sistemleri bu kurumlara; üye firmaların üretim yapılarını, büyük ölçekli planlama içinde değerlendirme ve yönlendirme imkanı sunmaktadır. Boş ve atıl kaynakların ekonomik bir değere dönüşmesi sırasında, doğru olarak yerinde ve zamanında kullanılmasını da sağlamaktadır.
Kaynak sıkıntısı yaşayan; sadece üyelik aidatı ve kabul ettirdikleri bürokratik uygulamalarla ekstra gelir sağlayıp, yaşamaya çalışan mevcut firma örgütlenmesine dayalı kurumlarımızı değerlendirirsek, bölgelerine ve üye firmalarına yaptıkları katkıları bu döneme kadar üyeleri olan firmalarca daha iyi gözlenmektedir. Boş, hantal, devlet kurumları gibi bürokratlaşmış, üyeliğin ticari belgeler için zorunlu olduğu, verimsiz ve ticareti zorlaştırıcı yapılara bürünmüşlerdir. Eğer, ticaret ve sanayi odalarına üyelik için gerekli yasal ve ticari zorunluluklar kalksa, kaç üye firmanın kalacağı ve bu kurumlarca temsil edileceği düşünülmelidir.
Bunun ana nedeni; bu kurumların kamu yararı hedeflerine rağmen, etkin çözüm üretmek için gerekli ekonomik güce sahip olmamalarından ve ellerindeki bilgiyi kullanamamalarından kaynaklanmaktadır.
Bu yapıyı aşmak ise ancak kuruluşunda kamu yararı hedefini tanımlanmış; sağladığı üyeler arası ticaretten gelirini sağlayan, ticaret kurumlarının kendi bölge ekonomilerinde rol almaya arzulu olmaları ile mümkün olacaktır.
Barter sistemleri bu yapı için en uygun çözümlerden birisidir.
Böyle bir yapıda, barter sistemini kontrol eden kurum; üye firmalarının ürettiği ürünlerini ve atıl kalan ekonomik değerlerini değerlendirmektedir. Personeli ile üyelerden gelen ticari bilgileri değerlendirir. Bir yanda atıl kalan bir makine ya da stok ürün bilgisi toplanırken, diğer yanda bu ürüne veya makineye ihtiyaç duyan firmaların talepleri toplanır. Üyelerinin daha fazla işlem/ticaret yapabilmesi için; firmaların finansman risklerinden, barter ticaretinin sürekliliği için sağlıklı büyümesine kadar bir çok konuda analizler yapıp, sistem genel yapısı içinde bu firmaların alabileceği rolleri projelendirir. Çünkü, ticaretin gerçekleşmesi durumunda ancak bir gelir sağlar. Topladığı bilgileri en etkin ve verimli şekilde değerlendirmek zorundadır.
Bölge ekonomisinde, sorumluluk sahasındaki firmaların birbirlerinden haberdar olmasını da sağladığı için, firmaların birbirlerine göre konumlarını saptamalarına da yardımcı olur.
Ürüne dayalı ve piyasadaki nakit para ve bunlara dayalı değişim araçlarından, farklı bir değişim aracının kullanılması, yapılan ödemelerin firmanın elindeki mevcut kendi ürününe dayalı olması, satışların tahsilat riskinin vadeye dağıtılarak güvence altına alınması, borçlanmalarda borcu ödemek için 1 yıla kadar yaklaşan vade içinde, ürünle borcu ödeme imkanının sağlanması barter sistemlerinin en güçlü yanlarıdır.
Barter sistemini kontrol eden kurum ise, sistemi sürekli gözeterek ve son duruma göre sürekli yeniden yapılanıp, işlem hacmini artırmak ve gelir sağlamak için uğraşır. Sistemin sürekliliğini sağlamak zorunda kalmaktadır. Çünkü bir firma olarak kuruluş amacına uygun hareket ederek, gelir elde etmek zorunda olduğu için hangi kurum tarafından oluşturulmuş olursa olsun; üyelerin menfaatlerini (daha yüksek satış cirosu, daha avantajlı ürün-gider kalemi satın alımı) gözeten uygulamalarını sürdürdüğü sürece gelirini sağlayabilmektedir.
Menfii uygulamalar ticaret hacmini azalttığı için, gelirlerde de düşmeye neden olmaktadır. Üyelerin birbirlerine adil olmayan uygulamaları da aynı sonucu getirir. Bu nedenle, bu tür uygulamalara da kayıtsız kalamaz.
Üyelerden birinin tarafını tutması bile orta ve uzun vade de sisteme zarar verir . Ticaret hacmini olumsuz etkiler. Bu nedenle adil ve tarafsız olmak zorundadır.
Üye Firmaya Getirdikleri:
Üye firmalar barter ticaretini, hiçbir zaman büyük ölçekli olarak değerlendirmezler. Sadece kendi menfaatleri açısından, fayda esasına göre ele alırlar. Kendilerine ticari bir teklif gelir, bu elinde olan ve sisteme satmak istediği bir ürüne talep olabilir ya da firma ihtiyacı olan bir gider kalemi olabilir. Bu ticareti yapması durumunda kâr’lı olup olmadığı ile ilgilenir. Eğer kendisine faydası yok ise teklifi ret etme imkanı her zaman mevcuttur. Eğer fayda var ise zaten kabul eder. Satış yapması durumunda, atıl ürünü pazarlama ve stokta tutma masraflarından kurtularak ekonomik bir başka değere dönüştürmüş olur. Alacak hakkına dayalı olarak, sistemde diğer herhangi bir üyeden ürün alabilir. Alacağına ait tahsilat riskinin sistem içinde vadeye ve diğer üyelerin işlemlerine dayalı olarak yayılmış olması, firma için önemli bir güvencedir. Firmanın bir satış esnasında yüklendiği tek ciddi risk, optimum satış miktarını aşmasıdır.
Normal koşullarda barter sistemini yöneten kurum, her firmanın kapasitesine, satışlarına, ödeme dengesine göre bir miktar saptar. Optimum satış miktarı, firmanın normal faaliyetini hiçbir durumda etkilemeyecek bir orandır. Firma sistemi kullanmayı öğrendikçe bu optimum satış miktarını kendisi saptayıp arttırır ya da azaltır. Barter kurumu başlangıçta, bu oranı minimum düzeyde tutmak için de firmayı yönlendirir. Çünkü firma ancak yaptığı satıştan gerçekten bir fayda sağlarsa ticaretine devam edecektir. Barter kurumu da ancak bu şekilde kendi gelirinin sürekliliğini güvence altına alabilecektir. Satış yapan bir firma aynı zamanda, sistemde talep halinde bulunan ve her an almaya- işlem yapmaya hazır bir firmadır. Yani bu firma alacağını tahsil ederken gene kuruma gelir sağlayacaktır. Satışı yapan diğer üye firma içinde aynı süreç geçerlidir.
Diğer yandan bir firma, henüz üretmediği ürün içinde sistemde pazar araştırması yapmış olur. Atıl kapasite olarak değerlendirdiğimiz bu kısmı, birkaç ay sonra piyasaya sürmesi durumunda bile muhtemel alıcıları saptamasına yardımcı olur. Hatta bu amaçla ön sözleşmeye dayalı olarak sistemden kendisine, ayni kredi yaratma imkanı bile mevcuttur. Yani 6 ay sonraki bir ihraç fazlası ürününü şimdiden satabilir. Sağlayacağı gelirle, üretim faaliyet girdilerine kaynak oluşturabilir. Sistemin yapısı buna müsaittir.
Firmanın sistemden işine yarayacak ürün sağlayamaması durumunda, ki firmanın iyi niyetli ve gerçekten şartların gerçekleşmemiş olması koşullarına bağlıdır, barter kurumu bu tür firmaların istedikleri ürünleri, bir tür leasing veya garanti fonu yapısı içinde sağlar.
Sistemden ürün alan firma için ise iki durum söz konusudur: Ya daha önce yapmış olduğu bir satışın tahsilatını yapmıştır. Ya da barter kurumuna bir güvence göstererek, daha sonra üretimi ile borcunu ödemek için sistemden borç almıştır. Borcu tüm üye firmalara ve bu firmaları temsil eden barter kurumuna karşıdır. Barter kurumu bu borcun ödenmesi için, firmanın sağlıklı üretim yapıp, sistemde satış yapması içinde mekanizmalarını kullandırtır. Ürününü pazarlamak için, kendi bilgi ve iletişim alt yapısını kullanır. Çünkü pazarlanan ürün karşılığında, gelir sağlayacaktır.
Borçlu firmanın borcunu belirtilen süre (9 ay ya da 1 yıl) içinde ürün satarak ödeyememesi durumunda, başka yöntemlerle borcunu ödeyebilmesi içinde önlemler alır. Bu konuda ülkemizdeki barter kurumları genellikle bankalarla paralel teminat yapısını kullanmakla beraber, zaman zaman durumu özel firmalar (ürününün piyasadaki talebine ve firmanın ekonomik imkanlarına göre) için barter sigorta, barter faktoring gibi özel kurumlarda geliştirmişlerdir.
En kötü ihtimal olan firmanın hiçbir şekilde borcunu ödeyememesi durumunda, barter kurumu kanuni yöntemleri takip etmekle beraber, sistem içine bu tahsilatın oluşturacağı boşluğu yansıtmaz. Riski üstlenmiş olduğu için, uzun vadeli gelirine yayarak feragat eder. Sistemin işleyişinin bozulmasına imkan vermez. Kanuni takip sonucu tahsilatın gerçekleşmesi durumunda, bu tahsilatı tekrar gelirleri arasına alır.
Barter Kurumuna Sağladıkları:
Barter kurumunun faaliyet amacı, bir şirket olarak üyesi olan firmalar arasındaki ticareti teşvik ederek ve bu ticaretin sürekliliğini sağlayarak gelir sağlamaktır. Sağladığı gelirleri ise her şirket gibi kendi faaliyetlerinde ve kalan kısmını ise farklı yatırım alanlarında değerlendirir. Normal olarak mevcut barter organizasyonlarında bu yatırımlar, barter şirketinin malı olmakla beraber, kamu yararını ve toplam faydayı gözeterek oluşturulan organizasyonlarda bu yatırımlar aynı zamanda tüm üyelerin hisselerinin bulunduğu yatırımlar olabilir.
Örnek olarak, A bölgesinde ihtiyaç duyulan bir meyve işleme paketleme tesisini ele alalım.
Barter kurumu bu tür bir tesisin oluşturulması ile hem bölgenin yatırım ihtiyacını cevaplamaktadır. Hem de bu yatırıma ortak kaynak sağlamaktadır.
Diğer yandan bu tesisten sağlanan gelirlerin bir kısmı ile sistemde olmayan ama talep edilen ürünlerin sağlanması içinde ek kaynak oluşturmuştur.
Aynı şekilde barter kurumunun, bir sermaye grubu oluşturulması durumunda da; bu gruba tesisin kuruluşu sırasında ve üretim sırasında maliyetlerin bir kısmını barter sisteminden sağlama ve borcunu ürünü ile ödeme imkanı da getirmektedir.
Üyelerin tamamının veya bir kısmının bu yeni yatırma ortak olması durumunda ise; bu firmaların yeni bir iştiraki olarak, farklı bir girişimden daha gelir sağlama imkanı getirmektedir.
Globalleşme ve Barter:
Globalleşme, milli ekonomilerin, politikaların ve kültürel yapıların ulus ötesi gelişmesidir. Bir ülkenin bir başka toplumu etkilemesini getirmektedir. Bunun ekonomilere yansıması ise ülkenin ekonomik düzeylerine ve yapılarına göre avantaj ve dezavantajlarını getirmektedir.
Ekonomik açıdan globalleşme, ürünlerin,bilgi ve teknolojin ile sermayenin serbestçe kâr’lı bulduğu alanlarda gezinmesi ve yatırım yapmasıdır. Globalleşme; sermaye çevrelerinin serbest dolaşım hızının artması, gelişmiş ülkelere emek piyasalarının yönelmesi ve emeğin üretimdeki rolünün değişmesi, uluslar arası ticaretin yaygınlaşması şeklinde birbirine bağlı olgularla da değerlendirilebilir.
Önümüzdeki çağda ülkelerin karşılıklı bağımlılığına dayanan serbest ticaret esaslarının zorunluluğu, ülkeleri ortak menfaatler çerçevesinde karar almaya zorlamaktadır.
Diğer yandan globalleşme, ülkelere yabancı yatırımların artmasını ve ticaretin gelişmesini sağlarken yanında kriz dönemlerinde sermayenin kaçmasına ve krizlerin başka ülkelere hızla yayılmasını da getirmiştir.
Bankacılık sistemleri daha spekülatif araçlara yönelirken, milyonlarca küçük işletmenin kredi ihtiyaçları ise karşılanamamaktadır.
Ayrıca gelir dağılımdaki eşitsizliği de teşvik ettiği bir çok araştırma da saptanmıştır. Sadece ülkeler içindeki boyutu ile değil, ülkeler arasındaki boyutu ile de sermaye sahiplerinin lehine olmak üzere bu eşitsizlik hızla sürmektedir.
Örnek olarak Türkiye yerine en gelişmiş ekonomi varsayılan ABD’yi ele alırsak; “Amerikan halkının kişi başına düşen GSMH’sı, 1973 ve 1994 yıllarında reel olarak artmasına rağmen işçi kesiminin 3/4’ünün ortalama ücreti %19 oranında gerilemiştir. Piramidin en altında yer alan nüfus ise 20 yıl öncesine göre %25 daha az ücret almaktadır”. Ayrıca, “halen her 8 Amerikalıdan 1’i fakirlik sınırında yaşamaktadır”. Türkiye’de ise 80′lerde 1′e 4 olan gelir farkı oranı, şimdilerde 1′e 20′ye oranına yaklaşmıştır.
Dünyanın en zengin ülkesiyle en fakir ülkesinin ortalama geliri arasındaki oran 19.yüzyılın sonlarında 1/9 iken; günümüzde 1/60’tır.
BM’in 1998 yılı İnsani Kalkınma Raporu’na göre zenginlerin küresel gelirden aldıkları pay %75’ten %85’e yükselmiştir. Ayrıca Güneydoğu Asya nüfusunun %59’u günde bir dolardan az kazanmaktadır .
Bu hızlı değişen ve geniş pazarların, firmaların hedefleri ve örgütlenme biçimleri de farklılaşmaktadır. Globalleşme, ulusal piyasaları bozarken, serbest rekabeti ve pay alma yarışını kızıştırmaktadır. Bir kısım büyük şirketler, faaliyetlerini uluslararası alana taşıyarak uyum sağlamışlardır.
Farklı kültürlere ve coğrafyalara satış yapabilecek esnek yapıyı oluşturmalarını da şart kılmaktadır. Bu durumda, firmalar hem işgücü hem de hammadde hem de finansman olarak esnek yapılara sahip olma zorunluluğundadır. Teknolojinin değişmesi ve hızlanması sonucu gelişen ve hızla değişen pazarlarını takip etmek, esnek ve hızlı yeni teknikler geliştirmelerini zorunlu kılmıştır.
Bir işletme ekonomik ve teknik imkanlarına göre, bu yapı içinde dört ana kategoriden biri içinde kendine yer bulabilmektedir: Yerel, uluslararası, çokuluslu ve küresel arenalardır.
İşletme, yerel pazarda sadece ülkesi sınırları kalmaktadır.
Uluslararası işletmeler ise; bir tek ülkede merkez oluşturmak şartıyla, diğer ülkelerle ticaret yapmaktadır.
Çokuluslu işletmeler; bir çok ülkede birden örgütlenerek üretim yaparak ve ürünlerini pazarlamaktadır.
Küresel işletmeler ise global arenada ülke ve millet sınırı olmadan hepsini birden kendi iş alanı kabul edip faaliyet göstermektedirler.
KOBİ’ler ve globalleşme:
Globalleşme süreci KOBİ işletmelerini de değişmeye yönlendirmektedir. Şu an devleşmiş uluslar ötesi şirketlerin durumunun süreceğini düşünmek aldatıcıdır. Hızlı değişim, her boyutta işletmeye yeni imkanlar getirmektedir.
Ürün farklılaşmasındaki müşteri tercihlerinin yönlendirdiği artış, bilinçlenen tüketici ve destekleyen tüketici hakları, ürünlerin globalleşmesi, teknolojinin gelişmişliği, lojistik alanındaki ilerlemeler bu başarılı görünüm arz eden firmaları hantallıklarından kurtulmaya zorlamaktadır.
John Naisbitt tarafından “Küresel Paradoks” olarak adlandırılan bu duruma göre, dünya ekonomisi büyüdükçe küçük oyuncuların gücü artacaktır. Yani, küresel ekonominin dinamik unsuru KOBİ (Küçük ve Orta Ölçekli İşletme)’ler olacaktır. Nitekim, ABB, AT&T, GE, The Coca-Cola Company, British Petroleum gibi büyük şirketler ayakta kalmak için çözülüp çoğu özerk ünitelerden oluşan ağlar şeklinde yeni yapılar oluşturmakta, işletmeler ayakta kalmak için bürokrasiyi parçalamak zorunda kalmaktadır. Küreselleşen dünyada bu küçük birimlerin güç sahibi olma fırsatlarının artması ile ilgili benzeri birçok örnek bulmak mümkündür. Dünya ekonomisi büyükken küçük birimlerin gücü artmakta, büyük birimler ise küçülmeye çalışmaktadır. Naisbitt, uluslar arası ekonomi geliştikçe, KOBİ’lerin gücünün artacağını iddia etmektedir.
Globalleşme içinde KOBİ’lerin ekonomik krizlerde ekonomik zayıflıklarını azaltmak için şu yöntemler saptanmıştır.
-Finansal kırılganlığı düşük tutabilmenin temel unsuru “doğru eşleştirme” yapabilmektir. Mesela, yatırımlar ile kullandıkları fonların vadelerini, yani “borç-alacak vadelerini eşleştirebilenler” daha az kırılgan olmaktadır.
-Finansal kırılganlığı azaltan davranışların ikincisi “para eşleştirmesi”dir. Satışları ile girdi fiyatlarını aynı para cinsinde tutabilen şirketlerin krizlerde daha başarılı oldukları görülmüştür. Mesela, girdi fiyatları döviz cinsinden ise, satışların ihracata yönelik olması krizle baş edebilmenin bir yoludur.
-Hemen bütün şirketlere, bütçe yapmaları, uzun ve kısa vadeli planlar yapmaları tavsiye edilir. Bu tür planları olan şirketlerin krize dayanabilme gücünün daha yüksek olduğu bilinmektedir. Planı olan şirketler, planlarını değiştirebilmektedir, planı olmayanların ise yapacak bir şeyleri bulunmamaktadır.
Globalleşmeye katılmak isteyen işletmeler, kamu otoritelerinden de destek görmelidirler. Kamu otoritelerinin de bu işletmelere sağlayacağı katkılar bulunmaktadır. Getirisi düşük fakat maliyeti yüksek alt yapı yatırımlarının, mümkün olduğunca yerli kaynaklarla tamamlanarak süratle hizmete sunulması, ayrıca, başta telekomünikasyon olmak üzere teknolojik alt yapının, devlet eliyle oluşturulması gerekmektedir.
KOBİ’ler, Globalleşme sırasında oluşan krizlerden en çok ve hızlı etkilenen şirketlerdir. Ancak olumsuzlukları düşük düzeyde tutmak, yine bunların elindedir. Mücadele içinde olması ve kendi aralarında çeşitli kademelerde ve yapılarda örgütlenerek direnç kazanması sayesinde bunu başarabilmektedir.
Sonuç:
Dünya da barter organizasyonları veya bu yapılardan ilham almış, amacına göre yapılanmış organizasyonlar, bu çerçeve de yeni çağın ihtiyaç duyduğu en etkin kurumlardan birisidir.
Tüm finansal işlemlerin elektronikleşme sürecine kadar barter sistemleri, piyasadaki nakit paraya dayalı işlemlerin tamamlayıcısı rolündedir. Tüm ekonomik hareketin, kredi kartları ve akıllı kartlara gibi yapılarla elektronikleşmesi ise barter yapısının tamamen piyasada fiili olarak uygulanıyor olması durumudur. Şu an ki uluslar arası finansman yapısı, merkez bankalarının bastığı elden ele dolaşım bulan nakit paraya ve türevlerine dayanmaktadır. Finansman sistemleri de bu yapı içinden, tüm hareketlerin elektronik ortama taşındığı yapıya dönüşmektedir. Ancak bu dönüşüm bir süreç olduğu gibi, globalleşme ile doğrudan bağlantılıdır.
Globalleşmenin hızı artıkça, elektronik para kullanımı ve bu paranın dolaşım hızı da artmaktadır. Eski yapı ile gelişen yeni yapı arasındaki sürtünmeden kaynaklanan ekonomik koşul farklılıkları, bir çok finansman kurumuna spekülatif hareket etme imkanı sağlamakta, bu kurumları mevcut durumu korumaya yönelterek değişimi yavaşlatmaktadır.
Ancak değişim kaçınılmazdır. Çünkü şu an faturaların ödenmesinden, kredili alışverişlere ve bir çok toplu hizmet veren kurumca bedeli önceden verilerek satın alınan kredilerde ( Örnek; büyük şehirler de toplu ulaşım araçlarında kullanılan akıllı kartlar veya sistemler ya da cep telefonu kontörleri gibi) bu yapılar gelişmeye, gelecekteki kullanımları için alt yapı oluşturmaya başlamışlardır.
Barter sistemleri piyasaya bağımlı olmakla beraber, bu yapı için gerekli tüm temel alt yapı bilgisini ve bilgi birikimini taşımaktadır. Şu an ki uygulamadaki eksiklikleri de, piyasanın elektronik ortama taşınması ile azalmaktadır. Elektronik ortamdan faydalanarak yeni finansman ve pazarlama, örgütlenme yapılarının oluşması da doğal olarak kaçınılmazdır.
Diğer yandan birbirine bağlı bir çok işlevi olmasına rağmen barter organizasyonları, çok basit temel kuralları olan ve uygulamalarını gerçekleştirilmesi kolay bir kurumdur. Zaten sistemlerin gücü ve bir çok işlevi görebilmesi de bu temel yapının basit ve sağlam kurallara dayanmasındandır.
Dünya Barter Birliğinin verilerine göre; 2001 yılında global ekonomide barter ticaretinin payı yüzde 4 ile 1,25 trilyon dolar civarı olmuştur.
The Business Trend Analysts’in yaptığı araştırmada ise; dünya ticaretinin %4′ünün barter sistemi ile yapıldığı tespit edilmiştir. Amerika’da yaklaşık 500 barter firması, tahminen 450.000 üye firma ile yılda 400 milyar dolarlık iç ve dış barter ticareti yapmaktadır. The Int. Ass. of Trade Exchange (IATE)’nin verdiği raporda barter ticaretinin Amerika da yılda %16′lık bir artış gösterdiği belirtilmiştir.
Kaynaklar:
Mehmet Behzat Ekinci.-Küreselleşmenin Ekonomik Boyutu ve işletmelerin Bu Süreçteki Yeri-İstanbul-İktisat-Doktora
Dilek POLAT -Yüksek Lisans Tezi – Bir Finansman Tekniği Olarak Barter Sistemi, İşleyişi ve Türkiye’deki Barter Uygulamaları
“Bir Olgu Olarak Küreselleşme: Sorunlar ve Bir Çözüm Önerisi;Küresel Yönetişim”, (www.gercektarih.sitemynet.com/arastirma/kuresel.htm)
Feza Öztürk, “Küreselleşme-Yeni Dünya Düzeni”, (www.mfa.gov.tr/turkce/grupe/wes/5fozturk2.htm)
H.Bahadır Akın, “Küreselleşme ve Küresel İşletmeler”, (www.stratejiyonetim.com/kuresellesme.htm)
H. Bülent Payaslıoğlu, “Globalizasyon Nedir? Global Krizin Türkiye’ye Etkisi Ne Olmuştur?”, (www.antrak.org.tr/gazete/011999/bulentp.htm)
Birgül Hamevioğlu, “Küreselleşme ve Dış Ticaret Politikası”, (www.kirimdernegi.org.tr/kuresel-disticaret.htm)
Dünya Barter Birliği (www.irta.com)
Türk Barter (www.turkbarter.com)
Burtay MUTLU
Barter Sistemleri Uzmanı
burtaymutlu2004@yahoo.ca