ÇİN GELİYOR !

Çin’den (olumlu ya da olumsuz anlamda) öğrenilecek çok şey var!  Çin stratejik düşünüyor ve uyguluyor. Uzun vadeli hareket ediyor. Mevcut yetenek ve avantajlarını biliyor ve bunları iyi değerlendiriyor. Belli yönetim metodolojilerinde saplantı halinde takılıp kalmıyor. Global ve pragmatik oynuyor. Dünyanın en büyük nüfuslu bu ekonomik gücü, ağır ancak çok güçlü adımlarla ilerleyerek global ekonomiye son derece önemli etkilerde bulunuyor. Türkiye’de de bir çok sektörün zor duruma düşmesine, bir çok firma ya da fabrikanın kapanmasına, diğerlerinin de ciddi bir şekilde tedirgin olmasına yol açan bu gücü daha yakından tanımak ve hakkında daha çok düşünmek zorundayız.

Sanayicisinden, endüstri mühendisi üniversite öğrencisine kadar toplum olarak Çin’deki büyük resmi okumak zorundayız. Bunu yapabilmek için de onun hareketlerini uzun vadede izlemek, belli bir iki reçete peşinde koşmadan tüm olasılıkları değerlendirerek düşünmek zorundayız.


ÇİN    GELİYOR !

Çin Halk Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosu Yu Hong Yang, tekstil konusunda Çin ile Türkiye’nin birbirine tehdit olmadığını belirterek, Çin’li ailelerin evlerine daha çok Türk ürünü girmesini umduklarını söyledi. Türkiye’nin geçen yıl 4.34 milyar dolarlık tekstil ithalatı yaptığını hatırlatan Yang, Çin’in buradaki payının sadece yüzde 8 olduğuna dikkat çekti. Çin’in Türkiye’nin 10. ticari partneri olduğunu kaydeden Yang, şunları kaydetti: ” Türkiye ile Çin arasındaki ticari açığı kapatmak için 8 yıl boyunca Türkiye’ye alım heyeti gönderdik. Mayıs ayı ortasında Türkiye’ye gelen alım heyetimiz 200 milyon dolarlık anlaşma imzaladı. Bu ticari açığı kapatmak için çok önemli bir anlaşmadır. Karşılıklı olarak her alanda işbirliği yapmalıyız. Tekstil konusunda Çin, Türkiye için tehdit değildir. 2 ülke karşılıklı olarak birbirini tamamlayabilir. Türkiye’nin tekstil markaları Çin pazarına girebilir. Aramızda büyük işbirliği potansiyelleri var.” (Dünya Gazetesi 25 Mayıs 2004)


Cevher Döküm, Cevher Jant ve Cevher Makina şirketlerini bünyesinde barındıran Cevher Grubu’nun Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Özyavuz, müşterilerinin talebi doğrultusunda Çin’de yatırım olanaklarını araştıracaklarını, bu amaçla önümüzdeki günlerde bu ülkeye gideceklerini söyledi. (Dünya Gazetesi 25 Mayıs 2004)


Çin’de iş yapmak istiyorsanız bir kere bir adresiniz olmalı. Avrupa’ya veya ABD’ye benzemez. İnsanların duygusallığı ön plandadır. Bu frekansı yakalamak önemli. (Yavuz Onay, Türk-Çin İş Konseyi Başkanı, Milliyet Pazar Gazetesi 23 Mayıs 2004)


Bazı şirketlerde, çalışanları önce leğenle aşağı inerken, sonra ıslak saçlarla yukarı çıkarken görürsünüz. Birçok insan ofiste banyo yapar. Bürolarda terlik ve leğenleri görmek olağan bir görüntüdür. (Noyan Rona Garanti Bankası Şangay Baştemsilcisi, Milliyet Pazar Gazetesi 23 Mayıs 2004)


Çin’deki gelişmelerin tüm sektörleri olduğu gibi kimyasal madde sektörünü de etkilediğini söyleyen Aksay Denizcilik A.Ş Kiralama Müdürü Ufuk Çetiner, “Çin’e doğru uzun sefer ile kimyasal madde akışı kısa hatlarda gemi sayısını azalttı” dedi. Örnek olarak Singapur çevresindeki üretimlerde maliyet artışlarının ve nakliye problemlerinin yerinde üretmeyi getirdiğini ve bu sektörlerde olan üreticilerin fabrikalarını söküp Çin’e taşımaya başladığını aktardı. (Dünya Gazetesi, Perşembe Rotası, 20 Mayıs 2004)


Çin’in ekonomiyi soğutma stratejisi sonuç veriyor. Çin Başbakan Yardımcısı Huang Ju tarafından yapılan açıklamada, banka kredileri sınırlandırılması ve inşaat sektöründeki yatırımların azaltılmasını içeren önlemlerin, 2004′ün ilk çeyreğinde yüzde 9.8 olan yıllık büyüme oranını frenlemeye başladığını söyledi. (Dünya Gazetesi 20 Mayıs 2004)


Shaanxi Daily Gazetesi’nin Editörü Du Yao Jeng, Çin ürünlerinin Türkiye’de ticari çevrelerce “tehlike” olarak görülmesi konusunda “Bizim burada bazı ürünlerimiz fazla olabilir. Ancak Çin pazarında da başta zeytinyağı olmak üzere birçok Türk ürünü var” ifadesini kullandı. (Dünya Gazetesi 20 Mayıs 2004)


Prof. Dr. Kenan Mortan, Çin’in 1981 yılından itibaren yılda ortalama yüzde 8-8.5 büyüdüğünü, son 15 yıldır bunu  yüzde 9′a çıktığını ve geçen yıl 50 milyar dolar yabancı sermaye çektiğini belirterek, Çin’in yeniden dünya devi olmak istediğini söyledi. Mortan şöyle devam etti: “O rakamlar gerçektir ve Türkiye Ortadoğu’da Çin’le stratejik işbirliği yapmayı bilmezse hazır giyim başta olmak üzere bir dizi sektörde çalkalanma başlayacaktır. Ama Türk sanayii çalkalanmalarla büyüyor. O darbeleri yemeyen Türk sanayii gerçekten ıslah olmuyor. Son üç yıldır kriz sonrası verimlilikte ciddi bir artış var. Sanıyorum uluslararası stratejik işbirliğini de Çin darbeleri ile öğreneceğiz.” (Dünya Gazetesi 5 Mayıs 2004)


Pek çok hammaddeye devasa bir alıcı olarak ortaya çıkan Çin, arzın yeterli olmadığı veya talebin gerisinde kaldığı mallarda fiyatların yükselmesine neden oluyor.

Sorun, yapılan tahminlere göre Çin’in petrol ihtiyacının önümüzdeki yıllarda da artarak süreceği ve bu nedenle dünya piyasalarında petrol arzını zorlayacak olmasından kaynaklanıyor. (Dünya Gazetesi 4 Mayıs 2004)


Hükümet, Çin mallarına karşı denetimleri arttırırken, önlemleri de uygulamaya koydu. Mevzuata uygun hareket etmeyen 435 firma hakkında soruşturma açıldı, 6 trilyon lira para cezası kesildi. (Ebsohaber Nisan 2004)


Tekstil ve konfeksiyoncularımızdaki “Çin paniğini” biraz hayret ve biraz da şaşkınlıkla izliyoruz. 2005 yılından itibaren yürürlüğe girecek olan ve tekstil kotalarını kaldıran anlaşma “sanki daha dün ortaya çıkmış gibi” davranılmasına da bir anlam veremediğimizi de hemen eklemeliyim. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki, Türkiye’nin de imza koyduğu ve 2005 yılında kotaların kaldırılmasını öngören GATT Anlaşması, 1994 tarihlidir. Dolayısıyla 2005’e ve sonrasına hazırlanmak için yaklaşık 9 yıllık bir süremiz bulunmaktaydı. Ancak ortadaki panik havasını görünce, ne devletin ne de firmalarımızın geçen sürede gerekli hazırlıkları yapmadığını çok daha iyi anlıyoruz. (İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Tuğrul Yemişçi, İzmir Ticaret Borsası Dergisi Nisan 2004)


OECD Uluslararası Yatırım Küresel Forumu ve OECD Dışı Ülkelerle İşbirliği Programı Başkanı Mehmet Öğütçü; “Çin gerçeğini kafalarımıza yerleştirip fotoğrafın bütününü dikkate alan, ayakları yere basan orta ve uzun vadeli stratejiler geliştirilmeli, karşılaşılan tehditleri nasıl iki taraf için de “win-win” (kazan-kazan) fırsatlarına dönüştürebileceğimize kafa yormalıyız. Dahası, “tehdit paranoyasının ötesine geçip bu ülke ile ilişkilerimizin aynı ölçüde önemli yatırım, teknoloji, finansman, jeopolitik ve kültürel boyutlarını da mutlaka değerlendirmelerimizin çerçevesi içine almalıyız.

Türkiye’nin ilk defa Çin’li turistlerin gidebileceği ülkeler listesine katılması önemli bir başlangıç. Şayet beklentileri ve tatil anlayışı farklı olan Çin’li turiste hitap edecek altyapı ve hizmetler vakit geçirilmeksizin sunulabilirse, önümüzdeki on yıl zarfında “Orta Krallık” tan gelir düzeyi yüksek turistleri çekmek pek zor olmayabilir. (Finansal Forum 26 Nisan 2004)


Ülkede eritilemeyen tasarruflar, sabit döviz kuru rejimi altında, cari işlemler hesabı yoluyla yurtdışına çıkmış ve bu da deflasyonist bir etki doğurmuştur. Çin bu gidişi tersine çevirebilir mi? Ne kadar başarılı politikalar uygulanırsa uygulansın, Çin’de varolan bazı sorunların çözümü imkansızdır. İlk olarak Çin kendi demografik yapısıyla mücadele edemez. İkincisi, reformlara bağlı olarak yapılan ihtiyati tasarrufları eritmek mümkün görülmemektedir. (Yrd. Doç. Dr. Zübeyir Turan, Standart (TSE) Nisan 2004)


2005′te kotaların kaldırılmasıyla birlikte Çin otomotiv sektöründe kriz yaşanma ihtimaline dikkat çeken Çin’in Ankara Büyükelçisi Song Aiguo, şunları söyledi: “Kotaların kalkmasıyla birlikte yabancı arabalar Çin pazarına girecek. Biz yılda 2.5 milyon araç üretiyoruz. Ama talebi karşılamıyor. Yabancı arabalar girerse bu sektör ve çalışanlarımız ne olacak diye düşünüyoruz. Ama biz bu dezavantajımızı avantaja nasıl dönüştürebileceğimiz üzerinde çalışıyoruz.” (Milliyet Gazetesi 25 Nisan 2004)


TOBB Tekstil Grubu Başkanı Abdülkadir Konukoğlu “Çin’den korkmuyorum. Çin’e gömlek giymesini öğretelim. ” (Serpil Yılmaz, Milliyet Gazetesi 25 Nisan 2004)


ABD olsun, AB olsun, Çin’e yabancı yatırım anlamında aşırı destek vererek Çin ekonomisini bir anlamda güçlendiriyorlar. Evet hedefleri bir anlamda Çin’e daha çok mal satmak ama, yatırım ve üretimlerle ekonomik anlamda güçlendirdikleri Çin çok ileride güçlendiğinde siyasi anlamda bir tehlike yaratmayacak mı?

Bugün her şey daha çok istihdam üzerine oluşturulmuş. Sadece pamuk tarımından 100 milyon kişinin, kırsal kesimdeki tekstil üretiminden 13.5 milyon kişinin, şehir nüfusundan 5 milyon kişinin ekmek yediği düşünülürse yapılan yatırımların tam kapasiteye ulaşamaması, bu kapasitelerin doldurulmaması hali, 2005 sonrasının getireceği acımasız rekabet koşulları paralelinde tekstil çalışan gücünü korumak ve hatta büyümek ihtiyacını beraberinde getiriyor. Elbette tüm bu olumsuzluklar bir korku romanı gibi yöneticilerin önünde duruyor. (Şevket Sürek, Dünya Gazetesi 22 Nisan 2004)


Çin yöneticileri adlarının ucuz ve kalitesiz mal satıcısına çıktığı konusundan hayli rahatsızlar ve her fırsatta bu sorunu aşmaları gerekliliğini vurguluyorlar ve yardım talep ediyorlar ama taklit mal konusunda hiç sesleri çıkmıyor. (Dünya Gazetesi 21 Nisan 2004)


Çin’de çok sayıda nükleer santral var…Büyük şehirler civarında kömür rezervleri tükenmiş…Devasa ölçeklerde yapılan fabrikalar bir çok sorunu da beraberinde getirecek. Bu fabrikaları tam kapasiteye çıkaramazlarsa maliyetleri yükselecek, devamlı yüksek maliyet rekabet güçlerini her geçen gün zorlaştıracak. Bugün için istihdam daha önemli ancak zarar söz konusu değil. Peki bu saadet nereye kadar sürebilir?…Petrol konusunda giderek dışa bağımlı hale geliyorlar…Şu anda “kritik eşik” diye adlandırdıkları 100 milyon tona çok yaklaşmışlar. (Dünya Gazetesi 21 Nisan 2004)


Çinli’lerin yüksek kalite ve yüksek fiyat konusunda yaptıkları ilk iş Türk tekstilcisinin yıllardır ıskaladığı ve gereken önemi vermediği “modayı takip et marka ol” gerçeğini görmeleri…25 adet çeşitli kategorilerde ve üniversite düzeyinde aktif eğitim yanı sıra 20′nin üzerinde moda okulunda tasarımcı yetiştiriliyor, yurtdışında eğitime gönderiliyorlar. Çin’deki moda okullarının yöneticileri ülkelerinde isim olmaya yaklaşmış birçok İtalyan ve Fransız modacılar…(Dünya Gazetesi, 21 Nisan 2004)


Çin’de şehir içine ve hemen yakınlarına yapılan binalar ve şehir dışına yapılan devasa boyuttaki fabrika binaları dünyadaki demir-çelik fiyatlarının neden patlama yaptığına çok açık bir cevap veriyor ama sanayi işletmelerindeki boş alanlar ve mevcut kapasitenin de tam kullanılamaması bir çok soruyu da cevapsız bırakıyor.

Her yerde daha çok kapitalizmin varlığını gözlemlediğiniz bu ülkede komünizm anlamında görünen bir şey yoktu ama ilan edilen 3 ana amaç vardı. Yatırımı ve paralelinde istihdamı arttırmak, yabancı sermayeyi çekmek ve mümkün olduğunca fazla döviz girdisi sağlamak. Hal böyle olunca maliyet hesabına sadece hammadde ve aksesuar dahil ediliyor, diğer yükler dikkate alınmıyor ve zarar dert edilmiyor. (Şevket Sürek, Dünya Gazetesi 20 Nisan 2004)


Son olarak 4 sene önce ziyaret ettiğim bu ülkede şaşırtıcı değişiklikler olmuş. Bu değişiklik sadece beni değil, Çin’i bilen diğer kişileri de “şok” anlamında dağıttı. İnanılmaz uzun vadeli bir planlamanın devlet, vatandaş, sanayici, ve ihracatçı işbirliğinde nasıl adım adım ve sabırla yerine getirildiğini görmemek mümkün değil…

Bir de “cin fikirler” var…Türkiye’de yaşıyorlar ve biz onlara “ne alırsan bir milyon”cular diyoruz. Bu kişiler Çin’li üreticilere olabildiğince kalitesiz ve ucuz sipariş veriyorlar. Çin’de dahi satılamayacak kalitede olan bu malları, sınırlardan kaçak veya gümrük oyunları ile ülkeye sokuyorlar. örneğin bir elektronik alet siparişi verip “bir-iki düğmesini birkaç devresini eksik koy, görüntüde cihaz olsun ama ucuz olsun” tarifiyle Çin’li satıcılar üzerinde baskı kuruyorlar. (Şevket Sürek, Dünya Gazetesi 15 Nisan 2004)


12  derece sıcaklıktaki Paris gününde nerede ise tüm Parisliler sokaklarda ve alışveriş merkezlerinde Çin alıyorlar. Bırakın sıradan mağazaları, marka olmuş ürünlerde dahi “Made in China” hakim.

Hani “Marka olun Çin’den etkilenmeyin” diyenler var ya, markaların bu halini dikkatlerine sunarım.

New York’ta 5. cadde tüm markaların bulunduğu ünlü bir cadde. Marka mağazaların nerede ise tamamında satılan ürünlerdeki etiketler Paris mağazalarındaki gibi Çinleşmiş.

Satış fiyatları Paris mağazaları gibi uçuk anlamında yüksek.

Hala “Marka olun yırtın” diyenler varsa bir kez daha düşünmeliler.

ABD’li büyük kapasiteli bir iplik üreticisi 2008 beklentisi için “Çin’de yatırım yapmış çok sayıdaki ABD’li ve AB’li yatırımcının milyarlarca dolar yatırımları var. 2005′in 2008′e uzatılması karşısında onlar da DTÖ’ye karşı baskı yapıyor.” (Şevket Sürek, Dünya Gazetesi  8 Nisan 2004)


Çin, çelik üretimi için gereksinim duyacağı hammadde teminini güvenceye almak üzere uzun vadeli bir atılım başlattı. Çin’li çelik üreticileri hammadde olarak kullandıkları demir cevheri, kok kömürü ve paslanmaz çelik üretimi için vazgeçilmez bir katkı maddesi olan nikel tedariki için dünyanın dört bir yanında tedarikçi firmalarla önemli bağlantılar kuruyorlar. Bunun ötesinde, Çin’li üreticiler Brezilya, Avustralya ve Amerika Birleşik Devletleri’nde demir-çelik haddehaneleri kurup buralarda üretecekleri çeliği Çin’e göndermeyi planlıyorlar. (Dünya Gazetesi 8 Nisan 2004)


Çin’de çok sayıda fabrika gezdiklerini ve fabrikaların yöneticileri ile konuştuklarını belirten İstanbul Tekstil ve Hammadde İhracatçıları Birliği (İTHİB) Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Gülle, “Bunlarla mücadele etmek, savaşmak çok zor. Bu nedenle bugüne kadar tamamen koruma üzerine olan stratejimizi değiştirmemiz gerektiğini gördük. Çünkü Çin’i gördükten sonra Türkiye’ye yapılan ihracatın toplam ticareti içinde hiç önemli olmadığını gördük. Yani bu büyük tehdidin daha büyük bir bölümünü görmedik.” görüşlerini savundu. Çin’li yetkililere ortaklıklar kurmayı, işbirliği yapmayı önerdiklerini ifade eden Gülle, “Onlar bize özellikle Uzakdoğu ve Çin pazarı için, biz de onlara Türkiye’nin çevresindeki ülkeler için işbirliği yapabileceğimizi söyledik.” (Dünya Gazetesi 7 Nisan 2004)


Türkiye’nin endüstriyel mutfak ekipmanları ve cihazları konusunda önemli üretici firmalarından birisi olan Öztiryakiler Madeni Eşya Sanayi ve Ticaret A.Ş, Çin tehdidine karşı çözümü, ürün çeşidini artırmakta ve Çin’in girmediği Rusya pazarında  yatırım yapmakta buldu. Öztiryakiler Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Öztiryaki, Çin ile baş edebilmek için üretim konseptlerini değiştirdiklerini ve Rusya’da var olan yatırımlarını artırma yoluna gideceklerini söyledi. (Dünya Gazetesi 5 Nisan 2004)


Çin mallarının tamamı kalitesiz değildir. Kaliteli ve kalitesiz malın ayrımı da TSE tarafından yapılan laboratuar testlerinde ortaya çıkmaktadır.

Çin’den ayrıca soğutma ve ısıtma cihazlarında kullanılan vana, termostat, valf, seviye şalteri gibi kompenentler ithal edildiğini duyuyoruz. Bunların yerli sanayi ürünlerinde kullanılmaya başlanması halinde neler olabileceğini henüz bilmiyoruz. ( Soğutma Isıtma ve Klima Sanayi Meslek Komitesi Başkanı Erol Ertaş, Ebsohaber Mart 2004)


Şişecam Cam Ev Eşyası Grup Başkanı Gülsüm Azeri, “Çin kendisi çok cazip bir pazar. Çin’deki züccaciye kullanımının gelir artışına paralel olarak çok hızlı arttığını görüyoruz. Bu nedenle satışlarımızın belli bir orana geldiğini düşündüğümüz noktada herhalde Çin’de de yatırım yapmamız gündeme gelecektir. (Dünya Gazetesi 3 Mart 2004)


Seri makine imalatı sanayinin en büyük hammaddesi pik demirdir. Türkiye üretiminin önemli bir bölümünü bugün Çin’e ihraç ediyor ve bizler hammadde bulmakta sıkıntı çekiyoruz. (Seri Makine İmalatı Sanayi Meslek Komitesi Başkanı Gürcan Ekler, Ebsohaber Mart 2004)


Döküm sanayi, dünya hurda piyasalarındaki fiyatların sürekli şekilde artması nedeniyle durma noktasındadır. Bunun en büyük nedeni ise Çin’in bu piyasada son yıllarda en büyük alıcı konumuna gelmesidir. (Döküm Sanayi Meslek Komitesi Başkanı Metin Deyirmenci, Ebsohaber Mart 2004)


Çin’den gelen her gemi iki fabrikanın kapanması demektir. Ucuz ve dampingli mallar geliyor. Bunları ülkemizde satış fiyatına bile mal etmek mümkün değil.

İtalya’da olduğu gibi sadece marka olan 8-10 firmanın ayakta kalmasının doğruluğu da tartışılır. Türkiye’yi ayakta tutan emek yoğun sektörleridir. Avrupa bizi Bangladeş, Fas, Tunus ve Çin ile mukayese ediyor. Halbuki bu ülkelerle aramızda en az yüzde 50 fark var. (Pamuk İpliği Dokuma ve Kombine Tesisler Sanayi Meslek Komitesi Başkanı Hüseyin Arıcı, Ebsohaber Mart 2004)


Bazı ana sektörler ve bunlara çalışan alt sektörler Çin’in rekabetine karşı koymakta zorlanıyor. Bunların başında emek yoğun yapısıyla dikkat çeken tekstil, oyuncak ve hediyelik eşya geliyor. Avrupa’nın büyük ithalatçılarının siparişlerini Çin’e kaydırdığı belirtiliyor.

Ege Bölge Sanayi Odası meslek komiteleri başkanlarının ortak görüşü; Hükümet sanayiciyi haksız rekabetten koruyacak düzenlemeleri yapmalı ve kalitesiz Çin mallarının girişini engellemeli. Yine sektör temsilcilerine göre üreten sektörlere ucuz hammadde ve enerji temini konusunda teşvikler en kısa sürede devreye sokulmalı.(Ebsohaber Mart 2004)


Dünya ekonomisini titreten Çin, ilk defa sağlıksız büyüme sıkıntısını yaşadığını kabul etti. Çin Başbakanı Wen Jiabao, yıllardır sürdürülen agresif büyüme politikalarının gün geçtikçe dengesiz para politikalarına dönüştüğünü itiraf edip, büyüme oranlarını düşüreceklerini bildirdi. Geçen yıl yüzde 9.1’lik büyüme hızına ulaşan Çin ekonomisinde sosyal eşitsizliğin gün geçtikçe ciddi bir sorun teşkil ettiğini ifade eden Jiabao, bu nedenle büyüme rakamını yüzde 7’ye indireceklerini bildirdi. (Ebsohaber Mart 2004)


TOBB Sanayi Odaları Konsey Başkanı Çolakoğlu, Çin ile mücadele için bu ülkenin ekonomi politikalarının iyi tanınması ve her bakanlıkta Çin masası kurulması gerektiğini söyledi. (Ebsohaber Mart 2004)


Giderek artan açığın Çin’in Türkiye’yi de turizm mecraları arasına katması sonucu elde edilecek turizm gelirlerinden kısmen kapatılabileceği umuluyor. Çok sayıda tesisin kapanmasına yol açan ucuz Çin malı girişine karşı devletin daha sıkı denetim uygulaması istenirken, tekstilcilerin Çin rekabetine karşı koyabilmek için daha kontrollü yatırım ve küresel düzeyde marka satın almaya yönelmeleri öneriliyor.

Türkiye’nin 10 yıllık toplam ihracatı Çin’den geçen yıl 11 ayda yapılan ithalatın oldukça altında kaldı. Türkiye’nin Çin ile ticaretindeki açık 8 milyar 145.6 milyon dolara ulaştı.

Türk firmalarının ise Çin’de ağırlıklı olarak tekstil alanında toplam değeri 15 milyon dolar olan 6 adet kayıtlı girişimi bulunuyor. Doğrudan yatırım olmamakla birlikte özellikle elektronik, gıda ve tekstil sektörlerinde pek çok Türk firması üretimlerinin önemli bir bölümünü Çin’de gerçekleştiriyor.

Türk firmalarınca muhabir bankacılık ilişkilerindeki eksiklikler, taşımacılık sorunları, standartlar ve telif haklarında yaşanan sıkıntılar, Türk firmalarının ekonomik sıkıntıların yaşanmadığı dönemlerde yeni Pazar arayışı konusunda istekli davranmayıp Çin’i uzak bir Pazar olarak değerlendirmesi, pazara yönelik bilgi eksikliği gibi sorunlar da dile getiriliyor.

Çin’e yönelik olarak Türk firmaları tarafından dile getirilen en büyük sorun Çin bankalarının teyitli akreditif açmaması olarak gösteriliyor.

Pazar koşullarındaki değişiklikler söz konusu olduğunda Çin’li firmaların daha önce üzerinde anlaşılmış alım satım koşullarında değişiklik yapmak istemesi, Türk firmalarını ürünlerini gümrüklerden çekemeyecekleri baskısı ile yeni koşullar üzerinden anlaşmaya zorlamaları da zaman zaman karşılaşılan durumlar arasında yer alıyor.

Yaklaşık 1.3 milyara ulaşan nüfusun konut ihtiyacı ve 2008 olimpiyat oyunlarına Çin’in başkenti Pekin’in ev sahipliği yapacak olması inşaat, müteahhitlik ve inşaat malzemeleri firmaları için önemli bir potansiyel teşkil ediyor. Fakat özellikle adeta bir inşaat şantiyesine dönen Şanghay başta olmak üzere Çin pazarındaki büyük potansiyele Türk firmalarının ilgisiz kaldığına dikkat çekiliyor.(Ebsohaber Mart 2004)


Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Başkanı Umut Oran, Çin’i sadece rakip olarak görmenin son derece yanlış olduğunu belirterek, “Çin’in büyük bir Pazar olduğunu da unutmamamız gerekiyor. Çin’e öcü diye bakarsak yanlış olur, onlara gelin Türkiye’de yatırım yapalım diyeceğiz” dedi. (Konfeksiyon Teknoloji Panorama)


Çin’in etik, eşit ve adil ticaret kurallarını hiçe sayan tutumuna karşı ortak tavır oluşturmak amacıyla Türk ve Amerikan tekstil ve konfeksiyon sanayinin önde gelen kurumlarının oluşturduğu İstanbul Deklarasyonu bütün dünyada geniş yankı buluyor. (Konfeksiyon Teknoloji Gündem)


Çin’in yükselen bir tempoyla ithal ettiği ürünler demir cevheri, petrol, kömür, nikel, çelik, bakır, alüminyum, tahıl ve pamuk olarak sıralanıyor. 2003 yılı içerisinde Çin’in hampetrol talebi yüzde 30, petrol ürünleri talebi yüzde 54 arttı. Çin’in talebine bağlı olarak 2003 yılı Ekim ayından bu yana petrol fiyatlarında yüzde 12 artış yaşandı. Çin’in dünya metal tüketiminde 1998 yılında yüzde 4 olan payı da bugün yüzde 13’e çıktı. ABD’li yatırım bankası Morgan Stanley’in araştırmasına göre Çin aynı hızda tüketmeye devam ederse gelecek 5 yılda alüminyumun yüzde 25’i, bakırın yüzde 27’si, nikelin de yüzde 9’u bu ülkeye gidecek.

Çin’de özel sektörde haftanın 7 günü çalışılıyor. Birçok işletme bayramlar dahil hergün hizmet veriyor. Ücretler 70-80 dolar düzeyinde. Nüfus çokluğuna bağlı olarak oluşan işgücü ucuzluğunun 20 yıl daha bu özelliğini koruması bekleniyor. Halen uygulanan vergi sisteminde akaryakıt üzerindeki vergi yükünün çok az olması dikkat çekiyor. (Ebsohaber Şubat 2004)


Çin’in farklı metodlar geliştirmeye başladığını vurgulayan Tüzmen, “ Çin malları başka bir yerden, başka bir ülke üzerinden geliyor. Bugün sadece Çin’den gelen mallar değil tehlike. Bugün Avrupa Birliği’nden Çin malları gelmeye başladı.” (Kürşat Tüzmen, Ebsohaber Şubat 2004)


Sektörler Zorda…

Tekstil: 2003 yılında Çin’in agresif fiyat indirimleri karşısında Türkiye ilk kez ABD pazarında kotalarını dolduramadı.

Oyuncak: Son dönemde sektördeki daralma nedeni ile 3 bine yakın imalatçı işyerine kilit vurdu.

Halı: Çin’in Türk el halılarını taklit ederek yaptığı üretim hem Türkiye’deki üretime hem de Türkiye’nin ihracatını olumsuz yönde etkiledi.

Gözlük: Çin malı gözlüklerin piyasaya girişi ile birlikte imalatçı sayısı 160 tan 20 ye düştü.

Armatür: Toplam armatür ithalatının içerisindeki Çin’in payı yüzde 3’ten yüzde 76’ya çıktı.

Lastik: 2001 yılında Çin’den toplam 132 bin 322 lastik ithal edilirken bu rakam 2002 yılında 442 bin 338’e, 2003 yılının yedi ayında ise 755 bin 334’e çıktı.

Kilit: Çin menşeli ürünler yüzünden irili ufaklı 20 firma kapandı.

17 Kasım’ın hemen öncesinde ABD’nin altı kategoride kota koymaya hazırlandığı sıralarda bir Çin heyetinin ABD’ye giderek 6,5 milyar dolarlık kargo uçağı bağlantısı yapması sonrasında kota kategorilerinin 6’dan 3’e indirildiği ileri sürülüyor. (Ebsohaber Şubat 2004)

Çin’den gelecek malların kalitesi olması gerekir. Türkiye’ye Çin’den gelecek mallardan ülke ekonomisini koruyacak vergilerin alınması gerekir. Çin malları ülkeye girdikten sonra çok sayıda sanayicimiz etkilendi. İşyerlerini kapatanlar oldu. İşlerine devam edenlerin de işlerinin azaldığını görüyoruz. (S. Nafiz Acarbay, Ekonomik Forum Şubat 2004)

Samsun TSO Başkanı Adnan Sakoğlu, “Türkiye’nin en önemli sorunlarından birisi Çin pazarıdır. Çin mallarının, Türkiye’ye illegal yollardan girdiği biliniyor. Gerekli tedbirler alınarak bu ithalat ortamından Türkiye’nin kurtarılması gerekir” dedi. (Ekonomik Forum Şubat 2004)


Yapılan çalışmalara dayanan öngörüler, önümüzdeki 20-25 yılda 700 milyon Çinli’nin işgücü piyasasına katılacağını bize işaretliyor. ABD nüfusunun 2 yada 3 katı büyüklüğünde bir insan gücü, mevcutlara eklenecek. Bunlarla erişilecek üretim gücünü düşündüğünüzde uzun dönemde dünyanın nasıl şekilleneceğini hayal etmek bile zorlaşıyor. Böyle bir gücün parçası niteliğindeki yuanın da güçlü ve güvenilir bir para olması kaçınılmaz. Bunun da olmasa olmaz koşulu, devalüe edilmeden uzun süre dünya para sisteminde görevini yapabilmek. Bunu gerçekleşmesi ve güçlü bir yuanın sistemde işlev görmesi Türkiye’nin lehine. Zira zaten yüksek bir verimlilik ve düşük bir işgücü maliyeti ile üretim yapan Çin ile rekabet etmek güç. Bizim açımızdan, güçlü ve Japon Yeni’nin yerini uzun dönemde alacak Çin parası her bakımdan avantajlı. (Gazi Erçel, Ekonomik Forum Ocak 2004)


Uluslar arası para piyasalarında tedirgin bekleyiş sürüyor. Avrupa, Amerika ve Çin arasındaki ekonomik mücadele, Euro, Amerika Doları ve Yuan arasında yaşanan “para savaşı” na dönüştü. Ve bu “savaş” ın nasıl sonuçlanacağı konusunda uzmanlar görüş ayrılığı içerisinde. Çin’in 11 Eylül 2001’den bu yana emtia fiyatlarını yüzde 40 yukarı çeken ve piyasaları altüst eden hammadde talebinin bu ölçüde devam etmesi halinde, bloklar arasındaki para savaşının şiddetleneceği öne sürülüyor.

Çin’in 1 dolar 8.28 yuan sabit kurunu uygulaması nedeniyle dolar değer kaybettikçe yuan da değer kaybediyor. Kaynakların Çin’e transferi giderek hızlanıyor. Yatırımlar Çin’de yoğunlaşıyor. (Ekonomik Forum Ocak 2004)


İstanbul Tekstil ve Hammadde İhracatçıları Birliği (İTHİB) Başkanı İsmail Gülle “Aynı segmentte üretim yapıldığı sürece Çin’le başa çıkmanın mümkün olamayacağını belirtiyor ve “(Nasıl farklı bir şey yaparız da Çin ile baş ederiz?) sorusuna yanıt bulmalıyız. Üretim ve kalite düzeyinde Dünya’nın en büyük ve en rafine üreticilerinden biri olan Türkiye, 2005 e hazırlanma sürecinde meseleyi erken idrak etmiş olmasına rağmen gerçek çözümler üretmek ve ilerlemek konusunda yavaş davranıyor. Biz asıl olarak 2005 ve Çin’den değil, değişim konusundaki yavaşlığımızdan korkmak durumundayız” diyor. (İTHİB Başkanı İsmail Gülle, Haberfokus Globus Ocak 2004)


Çin’e yalnızca “üretici rakip” gözlüğü ile bakmak da yanıltıcı.Çünkü bu büyük üretici aynı zamanda bir büyük tüketici de… (Haberfokus Globus Ocak 2004)  



“ÇİN GELİYOR” proje ekibi 

Özgür Yıldız 

Memet Özkan 

memeto@hotmail.com