DEĞİŞİM YÖNETİMİ ANAHTARLARI KURUMSAL KAYNAK PLANLAMA (ERP) HAKKINDA –2


Geçtiğimiz yazıda şirketlerin erp yazılım seçimi sırasındaki tipik davranışlarından bahsetmiştik.  

Şirketlerin optimum verimlilikteki iş sonuçlarına ulaşmak amacıyla satın alacakları erp yazılımlarını gereğince araştırmak ve seçenekler konusunda etraflıca bilgilenmek için çok fazla seçenekleri olmadığından, dolayısı ile bu davranış modellerine girmelerinin aslında kendi kusurları olmadığından dem vurmuştuk.  

Peki ama şirketler neden erp kullanmak istiyorlar? Kendilerince ne gibi nedenleri var erp kullanmak için? 

Kısaca bu konuya da değinmekte fayda var. 

Erp kullanıcı adayı şirketlere baktığımızda, sistem arayışı içerisindeki kimi şirket “en az zahmetli” kurulumu olan yazılımı tercih ederken, kimisi eski sistemini hiç değiştirmeden “transfer edecek” kısmen daha yeni bir sistem arayışı içerisindedir. Kimisi “sadece operasyonel işlerini bilgisayara taşıyarak” operasyonel zaman ve kaynak maliyetini azaltmak ister, kimisi de “sadece karar destek sistemlerine sahip olarak” doğru ve hızlı yönetim kararları almak ister. Moda trendlere uyarak sistemini kurmak ya da yenilemek isteyen şirketleri burada ayrıca anmıyorum, zira çoğu şirket erp’yi bir trend olarak görme hatasının devasa maliyet boyutunu ziyadesiyle gördü vakt-i zamanında. 

Şirketlerin erp yazılımını isteme gerekçeleri ve erp yazılımını seçme süreçlerini sorgularken, pazara çözüm sunan şirketlerin bu değer zincirine olan katkılarını da sorgulamak gerekiyor ki bu durumda da manzara-i umumiye pek içacıcı değil. 

Çözüm sunucular cephesine baktığımızda erp’nin tanımı, hangi koşullarda, hangi ölçekte ve neden gerekliliği konusunda klişeleşmiş bir kaç örnekten başka, güncel, gerçekçi ve her iki tarafın da uzlaşabileceği ortak tanımlamalar ve iletişim yöntemleri üretilmediğini görüyoruz.  

Çözüm sunucular, erp pazarını eğiterek oluşturmaktan (ve dolayısı ile genişletmekten) ziyade, mevcut dar bir pazara satış amacına yönelmişlerdir. Böyle olunca şirketler ile çözüm sunucular arasında genellikle konvansiyonel pazarlama-iletişim teknikleri olan toplantı, slayt, cd, dokümantasyon ve bir iki günlük ön analiz çerçevesi dışında ortak bir lisan oluşamıyor.  

Çözüm sunucu, erp adayı şirketin gerçek sorununu anlayamıyor (aslında bir kaç analiz gününde sorunu anlamasını da beklememeliyiz), şirket te tam olarak ne elde etmek istediğini çözüm sunucuya tanımlayamıyor (çünkü erp ile farklı olarak neler elde edebileceğini bilemiyor). Bu durumda geriye aslında pek te standart olmayan “best-practice”ler kalıyor, oysa ki erp sektöründeki “best practice”’lerin çoğu son derece özgün çabalar sonucu oluşmuş ve tekrar edilebilirliği garanti verilmemesi gereken başarılardır (aynı bakış açısı başarısızlıklar için de sözkonusudur, başarısızlıklar da bir örnek olmamalıdır).  

Sonuç olarak çözüm sunucular tarafında, potansiyel erp kullanıcısının gereksinimlerini anlayarak onunla aynı dilde konuşmanın daha yaratıcı metodları hala geliştirilememiş, diyaloglar klasik alıcı-satıcı söylemleri çerçevesinde devam etmektedir. Sorunun çözümü garip bir şekilde sanki zamana bırakılmıştır.  

Erp pazarında arz ve talebin, davranış karakteristikleriyle başladık yazılarımıza. Bu cephelerde gözlediğimiz “yöntem” sorunlarından bahsettik. Tüm bu sorunlar aslında büyük ölçekte her iki tarafın da erp’yi “kurumsal bir değişim dinamiği” olarak değil, sadece “kapsamlı bir yazılım” olarak görmelerinden kaynaklanıyor. 

Önümüzdeki yazılarda  kurumsal değişim dinamiklerinin en önemlisi olan erp’nin tanımı,  özellikleri ve değişim yönetimi ile ilgili diğer disiplinler hakkında, sektörün hem arz hem de talep tarafına farklı bakış açıları sunmaya devam edeceğiz. 


Memet Özkan

memeto@hotmail.com